Makale

Akciğer Hastalıkları

Ahmet Kılınç 59 Yaşında, İş adamı

Yokuş ve merdiven çıkarken nefesimde bir daralma oluyordu. Bu daralmanın kalple ilgili olabileceğini düşünerek 2008 Eylül ayında kalp bölümüne müracaat ettim. Bazı tahliller ve efor testinden sonra kalbimde hiçbir şey olmadığını söylediler ve göğüs hastalıkları bölümüne sevk ettiler. Doktor tahlillere ve tomografiye baktı “Senin hastalığın milyonda bir olan interstisyel akciğer hastalığı” dedi. Tedavisi nedir diye sorduğumda; “Bunun tıbben tedavisi yok. Senin hastalığın çok yavaş ilerleyen cinsinden. Şu anda sana fazla bir rahatsızlık vermez, 65-70 yaşından sonra rahatsız etmeye başlar, öldürücü değil, süründürücü bir hastalık” dedi. Bu hastalığın ilaçlarının ağır yan etkileri olduğunu, onun için kullanmama gerek olmadığını söyledi. “Yalnız 6 ayda bir kontrol ol” dedi.

2011 Nisan’da hastalık beni rahatsız etmeye ve nefes daralmam artmaya başladı. İnternetten yaptığımız araştırmaya göre, bu hastalık üzerine yurtdışında staj görmüş ve Türkiye’de bir numara olan 2 profesörden birini buldum ve irtibata geçtik. Tekrar tahliller, üfleme testi, tomografi sonunda o da diğerleri gibi “Tıbben bunun çaresi yok. Tek çare akciğer nakli. O da Avusturya ve Almanya’da yapılıyor, sıra gelmesi neredeyse imkânsız” dedi.

Bir gün bu profesörden bir telefon geldi. “Bugün Avusturya’daki ünlü profesörün yardımcısı bir Türk profesör geliyor. Bu senin için bir fırsattır, servet harcasak bu adamı buraya getiremezdik. Bütün raporlarını al gel” dedi. Gittim. Dosyamı toplantıya soktu, toplantıdan çıktıktan sonra “Aynen benim dediğim gibi, nakilden başka çare yok mu?” dedi. Ve bana çok şanslı olduğumu çünkü Avusturya’dan gelen profesör arkadaşının bir bayan profesörün telefonunu verdiğini ve “Bu bayan bizim hocanın çok samimi arkadaşı, o erken sıra alır, onunla görüşsün” dediğini söyledi. O anda çok sevindim, dünyalar benim oldu. Eve geldim, bir başkasının hakkına tecavüz etmeden nasıl erken sıra alınır diye çok düşündüm, bir türlü işin içinden çıkamadım. İki gün sonra doktoruma gittiğimde “Ne yaptın doktor hanımla görüştün mü?” dedi. “Hayır, hocam” dedim. “Neden?” dedi. “Hocam, başkalarının hakkına tecavüz etmeden nasıl erken sıra alınır. Başkasının hakkına tecavüz etmektense oturur ölümümü beklerim, böylesi daha hayırlı” dedim. Biraz kızdı ama sonunda beni anladı. Bu şekilde kaderimi beklemeye başladım.

Hasta olmadan önce her gün işimin başına giderdim. Nisan 2011’den beri çok nadir, arada bir gidiyordum. Günlerden bir gün canım sıkıldı, iş yerini bir dolaşayım dedim. Şirkete vardığımda, orada bir arkadaşım ve tanımadığım bir genç öğretmen ziyaretime gelmişlerdi. Konuşmamız bittikten sonra bu genç öğretmen bana “Hacı ağabey, bir doktor ablamız var, ona kimi gönderdiysek Allah’ın izniyle şifa buldu. Seni oraya gönderelim” dedi. Tabi neden olmasın dedim, telefonla randevu aldım, bu şekilde Aidin hocamla tanıştım ve programa başladık.

30 Temmuz 2011’den bugüne kadar bana ne önerildiyse harfi harfine, noktasına virgülüne kadar yerine getirdim. Tedavim henüz bitmedi, bitene kadar önerilenleri yerine getireceğim çünkü çok faydasını gördüm. Ben 5. katta oturuyorum, asansör yok, Aidin hocamla tanışmadan önce her katta dinlenerek çıkıyordum, şimdi ise 5. kata hiç dinlenmeden çok rahat çıkıyorum. Şu anda hastalığımın büyük oranda iyileştiğine inanıyorum ve hissediyorum. Allah’ın izniyle %100 iyileşeceğime de inancım tam. Allah, Aidin Hocam ve onun gibileri başımızdan eksik etmesin.

Nisan, 2012